92406 kayıt bulundu.
kademe ilerlemesi
1. isim , isim , isim , isim , İlerlemek işi
1. Doğru yolda, seçtiğim bir yolda ilerlemem gerekir.
1. Doğru yolda, seçtiğim bir yolda ilerlemem gerekir.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak
1. Vapur durmadan düdük çalarak ilerliyordu.
1. Vapur durmadan düdük çalarak ilerliyordu.
2. Vakit geçmek
1. Mevsimin ilerlemiş olmasına karşın hâlâ direnen bir iki gelincik ve papatya...
1. Mevsimin ilerlemiş olmasına karşın hâlâ direnen bir iki gelincik ve papatya...
3. Daha güçlü, daha etkili duruma gelmek
1. Ahbaplık ilerledi. Hastalık ilerledi.
1. Ahbaplık ilerledi. Hastalık ilerledi.
4. Daha iyi, daha yüksek bir düzeye, aşamaya erişmek, gelişmek, terfi etmek, terakki etmek
1. Tercüme ilerledikçe tuhaflıklar insanı rahatsız etmeye başlıyor.
1. Tercüme ilerledikçe tuhaflıklar insanı rahatsız etmeye başlıyor.
1. -i , -i , -i , -i , İlerlemesini sağlamak, ilerlemesine yol açmak
1. İşte o gün bugündür ahbaplığı ilerlettik.
1. İşte o gün bugündür ahbaplığı ilerlettik.
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , İlerleme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. İlerleme becerisi bulunmak
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Kelimede önceki sesin sonraki sesi etkilemesi
1. yok-dur > yoktur, gelmiş-dir > gelmiştir.
1. yok-dur > yoktur, gelmiş-dir > gelmiştir.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , İletme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Öğretisini başkalarına iletebilmekten umudunu kestiği anlar bile oluyordu.
1. Öğretisini başkalarına iletebilmekten umudunu kestiği anlar bile oluyordu.
2. İletmeye gücü yetmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İletilme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , İletme işi
2. fizik , fizik , fizik , fizik , İletken şeylerden ısı veya elektriğin geçmesi
3. kimya , kimya , fizik , fizik , kimya , kimya , fizik , fizik , Isı yayımı
iletişim ağı, iletişim araçları, iletişim merkezi, iletişim ortamı, iletişim uzmanı, uz iletişim, kitle iletişimi
1. isim , isim , isim , isim , Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon
2. teknik , teknik , teknik , teknik , Telefon, telgraf, televizyon, radyo vb. araçlardan yararlanarak yürütülen bilgi alışverişi, bildirişim, haberleşme, muhabere, komünikasyon
1. Basın mensupları bağlı oldukları yayın kuruluşları ile iletişim hâlindeydiler.
1. Basın mensupları bağlı oldukları yayın kuruluşları ile iletişim hâlindeydiler.
1. isim , isim , isim , isim , İletişim araçlarının birbirleriyle ortak bağlantı kurma veya iş birliği sağlama durumu veya düzeni
1. isim , isim , isim , isim , Toplumda sözlü veya yazılı haber alma imkânını sağlayan teknik araçlar, yayın organı, medya
1. bilgi, haber vb. alışverişi yapmak
1. Falih Rıfkı Atay da düşünen ve iyi iletişim kuran bir insandı.
1. Falih Rıfkı Atay da düşünen ve iyi iletişim kuran bir insandı.